IŞILTI (BİRİNCİ KİTAP)

Bize kendinizi tanıtır mısınız?

1970 yılında öğretmen bir anne-babanın ilk kızları olarak Eskişehir’de dünyaya geldim. Bir kız kardeşim var. Üniversite sınavında Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazanana dek, yaşamıma ailemle birlikte Eskişehir’de devam ettim. Yirmi yılı aşkın süredir diş hekimi olarak çalışmaktayım. Yaklaşık üç yıl kadar önce heykel çalışmalarına başladım. Birkaç ay sonrasında ise yağlıboya resim yapmaya âşık oldum. Yakın zamanda da bu roman serisini yazmaya başladım.

Kitap yazma maceranız nasıl başladı?

Bu, aslında zihnimin bana yaptığı bir sürprizdi. Hayalimdeki, zihnimdeki karakterlerin duygusallıklarını heykel ve resimle yansıtamayıp kelimelere sığınmak gibiydi. Bir sabah işe gidip arkadaşlarıma: “Ben bir roman yazacağım!” diyene kadar, yazmak istediğimin farkına bile varmamıştım. O kadar hızlı dile geldi ki ‘Işıltı’, bir buçuk ayda bitirmiştim. Hem de oğlumun bilgisayarını onun izin verdiği saatlerde kullanarak!

Kitabınızın yayınlanma aşamasındaki deneyimlerinizden söz edebilir misiniz?

Kitabı yazmaya başladığım anda, yayınlanmasını istediğimi fark etmiştim. Hatta bu romanın bir seri olduğu hemen ortaya çıkmıştı. İkinci kitabın sonlarına geldiğimde, bu istek dayanılmaz bir hale geldi. Ankara’da bir yayınevi aradım. Karşıma Luna Yayınlarının internet sitesinde, yeni yazarlara yönelik tanıtım cümlesi çıktı. Sosyal medya aracılığıyla Genel Koordinatör Mustafa Şimşek ‘le görüşüp randevu aldım. Genel Yayın Yönetmeni Burak M. Oldaç, kitabımı inceleyip olumlu cevap verene kadar, nefes bile alamadım desem yeridir! Pandemi nedeniyle yayınlanma takviminin uzayacağını düşünürken kitabım planlanandan bile önce yayınlanınca sevinçten havalara uçtum! Hala da yere indiğim söylenemez!

Kitabınızda en etkileyici bulduğunuz yer neresidir?

Zor soru! Aslında pek çok yer var! Eğer mutlaka bir bölüm seçmemi isterseniz, kitabın sonlarına doğru, Lucinda’nın yaşadığı büyük duygusal travma sonrasında Paul’un onu teselli etmek için söyledikleri ve sonrasında, ziyaretlerine gelen Seraphina’ya verdiği dersi sayabilirim. İnsan çok severek yazdığı bir romandaki sahneleri, “En sevdiğim yer!” şeklinde değerlendirmekte zorlanıyor açıkçası!

 

 

KORUYUCU

Özler Hanım ilk kitabınız “Işıltı” ile sizi tanımıştık. Devam kitabı niteliğinde olan “Koruyucu” ile kitap serinize devam ediyorsunuz. Bir kitap serisi yazmanın zorluklarından ve güzel yanlarından bahseder misiniz?

Bir kurgu roman serisi yazmanın, benim açımdan sadece bir zorluğu oldu. Kurgu, mekân ve zaman konularında boşluk ya da uyumsuzluk olmaması için birinci kitabı sürekli kontrol etmek. Bunun dışında, “Çok büyük bir zorluk yaşamadım,” diyebilirim. Bazen heyecanla yazdığınız iki paragraf, bir önceki kitaptaki kurguyla ya da zamanla çelişebiliyor. Bunu zamanında fark etmek, yazmakta olduğunuz kitabın tutarlılığı açısından önemli.

Kitap serinizin ikinci kitabı olan Koruyucu’nun ana teması nedir? Okurlara vermek istediğiniz mesajı açıklayabilir misiniz?

Koruyucu, Işıltı’yı okuyan insanların merak ettikleri soruları yanıtlarken, çok daha fazla soru ve sorunla sizi şaşırtan bir roman. Yeni karakterlerle zenginleşen, çok daha heyecanlı bir bölüm. “İyilik için gerçekten böylesine savaşanlar var mı?” sorusu, hem Koruyucu’nun, hem de Işıltı serisinin ana teması olarak değerlendirilebilir. Fantastik kurgu romanlarına aşina olan okuyucular, bu sorunun yanıtını biraz daha farklı şekilde alabilir.

Kitaplarınızın yayınlanma aşamasındaki deneyimlerinizden söz edebilir misiniz?

İlk kitabım olan Işıltı’nın yayınlanma aşamasında da Koruyucu’nun yayınlanma sürecinde de çok güzel, çok heyecanlı, ama bir o kadar da yoğun bir çalışma dönemi geçirdik. Editoryal çalışma evresinde, gerçekten çok da eğlendik. Luna Yayınevinin çalışanları ve editörleri, gerçekten çok özel insanlar. Edebiyat dünyasına onlarla birlikte giriş yaptığım için çok şanslı ve mutluyum!

Kitaplarınıza gelen okuyucu yorumlarından söz edebilir misiniz?

Aslında, genellikle gelen ilk reaksiyon, “Bu kitaplar çok kalın!” oluyor. Işıltı bitince, “Nasıl böyle bitebilir? İkincisi ne zaman çıkıyor?” diyen pek çok okur oldu. Büyük çoğunluk, okurken dizi izlermiş gibi hissettiklerini söylüyor. Kim bilir? Belki bir gün dizi de olur…

 

Özler Süder - Yazarın kitapları

Kapat