BİR GARİP ŞAİR HİKAYESİ

Bize kendinizi tanıtır mısınız?

12 Aralık 1988 İstanbul Üsküdar doğumluyum. Hayatı, ebeveynleri ayrı ve bağları kopuk bir ailede öğrenmeye çalışan agresif bir çocuktum. Kendimi geliştirerek hedefleri her seferinde bir adım ileri taşıyarak bugünlere kadar ulaştım. Evliyim ve iki çocuk annesiyim. Yaptığım birçok şeye rağmen asla vazgeçemediğim şey kendimi bildim bileli kelimelerle ve cümlelerle oynamak, küçük şeylere derin manalar yüklemek oldu. Oldum olası okumayı yazmayı sevdim. Birçok hayalime zamanının çok sonrasında ulaştım. Ehliyeti hamileyken aldım. Lisans eğitimimi iki çocukla tamamladım. İkinci üniversite ise hali hazırda bitti sayılır. Sporu severim, lisanslı olarak aikido yapıyorum. Bisiklet binmeyi hep sevmişimdir. Yedi yaşımdan beri yüzüyorum. Kışın bile kapalı havuza giderim. Bunun yanında gönüllü olarak cenaze yıkama işiyle de ilgileniyorum ve hala da ihtiyaç olursa yardım eder, elimden geleni yaparım. Diğer bir hobim aracımla uzun yol yapmaktır. Ayrıca gitarımı da çok sevdiğimi söyleyebilirim. Çiçekle, böcekle, bahçe işiyle uğraşmayı sevmemek de olmaz. Ben onların lisanı ile konuşur, onların lisanı ile halimi ortaya dökerim. Bunların hepsini yapan kim derseniz, cevabım şair diyebilirim. Bunlar Gizem’in hobileri değil; bunlar şairin, yazarın hobileri. Bir tek şeyle yaratılmış olduğumu biliyordum hep, sevmek ve yazmak için. Yani ben birçok şeyi hayattan zevk almak, doğru insan olmak için yaparken asla yazmaktan okumaktan vazgeçmedim, vazgeçmem de. Zira böyle yaratıldım, kaleme aşık, aşka divane.

Kitap yazma maceranız nasıl başladı?

Yazmakla tanışmadım desem daha doğru olur. Tanışık olarak doğdum. Yazmayı, daha doğrusu hisleri somutlaştırmayı öğrenmek doğal bir eylem değildir. Bu yetenekle yaratılmak, bu alemde bu görev için var edilmek sürecin en doğal halidir. Öğrenmezsiniz yazmayı, biliyor olarak doğarsınız. Zira bazı kelimelerin terminolojisini dahi bilmezken hislerini yaşamayı fıtri olarak yapabiliyordum. Hissetmekle başladı her şey. Ne şairim diyebildim ne de yazarım. En büyük hayalim birkaç satıra sığmış koca koca duyguları birinin okuması arzusu ve hayaliydi. Bir gün kitaba dönüşür mu? Birileri okur mu? Faydası olur mu? Denizin dibinden kıyıya vuranlar, yerden yükselip gökyüzü ile buluşacak mı diye şaire sorardım hep. Bunları hayal ederek çok uzun yıllar geçirdim ve şimdi sizin sayenizde, sizinle birlikte bu hayalin sürecine ilk adımları attım. Çok küçük yaşlarda başladı her şey ve sanıyorum ki ölene kadar da bitmeyecek. Biliyorum ki ben ve benim gibiler nefes aldığı müddetçe normal cümleler kurmak konusunda hep sıkıntı yaşıyor. Bize de kafiyeli cümleler eşliğinde, eşle dostla günlük muhabbetler yapmak düşüyor.

Kitabınızın yayınlanma aşamasındaki deneyimlerinizden söz edebilir misiniz?

Buna çok net cevaplar veremeyecek olmanın üzüntüsünü şimdiden yaşıyorum. Zira, hala bir hayalin içinde gibi hissediyorum. Bunu yaşamayanlar için anlamak belki zor olacak ama hayatım boyunca birilerinin satırlarımı okumasını, sevmeyi ve sevilmeyi anlamasını, o cümlelerden birinde kendini bulmasını sadece düşleyebilirken şimdi buna adım adım yaklaşmış hatta sona gelmiş olmak bana aşırı bir heyecan durumu yaşatıyor. Belki de bu sebepten cevap olarak ”heyecanı ve stresi dorukta yaşamak” diyorum.

Kitabınızda en etkileyici bulduğunuz şiiriniz hangisidir?

Kitaba girecek olanlar ve imha edilmiş daha yüzlerce şiirim var. Hepsinin de muhakkak bir hikâyesi var. Her biri benim için birbirinden özel ve değerli. Ancak hepsinin efendisi olan şiir hangisi derseniz; henüz hiç dile gelmemiş hiç kaleme düşmemiş olan şiirim, derim. Ama illa bir isim belirtmek gerekiyorsa, efendiyi küstürmeden birini seçebilirim.

“Sizinle başım dertte’” şiiri. Birkaç harf öncesinde yazdığım cümlelerden de bir şiir çıkacak muhtemelen. Bunu da bir sonraki kitapta yayınlamak umuduyla… Hepinize teşekkür ederim.

 

HAYATTA KAL 1

Gizem Hanım, ilk kitabınız “Bir Garip Şair Hikâyesi” ile şair kimliğinizle tanışmıştık. Yeni kitabınız ise roman türünde kaleme alındı. Bize roman yazarı Gizem Orman’ı tanıtabilir misiniz?

Şair de yazar da aslında aynı kişi. Ancak aralarında temel benzerlikler olduğu kadar, uçurum sayılacak bariz farklar da mevcut. Şiir yazarken yaşanılan derinlik, muhakkak bir aşk sarmalından geçiyor. Hüznü, öfkeyi, sitemi, hepsini kalben yoğurup hissedip mısralara döküyorsunuz. Ancak yazar bu bağlamda ondan ayrılıyor. Ciddi ve profesyonel olması gereken anlarda duygusuz ve hissiz davranarak olayları doğru mukayese etmek için mantığı ön plana çıkarıyor. En benzer özellikleri ise gözlem. Bıkıp usanmadan insan psikolojisini, etrafı ve insanların karakterlerini merak edip irdeliyor ve hayata dokunacak işleri ortaya çıkarmak için bundan besleniyor.

“Hayatta Kal 1” üç kitaptan oluşacak bir serinin ilki. Kitabınızın ana teması nedir? Okurlara vermek istediğiniz mesajı açıklayabilir misiniz?

Günümüzde ne yazık ki evlilik, boşanma, ebeveyn olma gibi kavramlar basite indirgenmiş halde. Karşımızdaki insanların hayatına umarsızca dalıp sonra canımız istedi diye öylesine çıkıp gitme cesaretini gösteriyoruz. Üstelik hiç arkamıza bakmadan… Bundan en çok etkilenen kişi elbette çocuklar oluyor. Sonra bu çocukların sağlıklı bireyler olmaları için ya mucizevi şekilde birilerine rastlamaları ya da yaratılıştan bu güçle doğmuş olmaları gerekiyor.

Ben, gerçek hayatta ebeveynlik çatışmalarının arasında kalan ve dağılan bir ailedeki çocuğun tecrübelerini kaleme aldım. İnsanların birilerine rağmen, birbirlerine rağmen ve kendilerine rağmen hayattan vazgeçmemelerini ve hayallerin, en umutsuz anlarda bile orada bir yerlerde gerçekleştirilmeyi beklediklerini hatırlatmak istedim.

En çok da şiddete maruz kalarak büyüyen bir bireyin şiddet ve kontrolsüz gücün uygulayıcısı olmaktan uzak durabileceğini göstermek ve bunun kader olmadığını, değişebileceğini kanıtlamak istedim. Herkes kendine bir ders çıkaracak kitaptan buna inanıyorum. Acıyı yaşatanlar da yaşatanlar da muhakkak kendilerini yargılayacak ve sorgulayacak.

Ben, bu kitaptan sonra, bu gibi durumları tecrübe eden ve etmekte olan (yani yaşayan ve yaşatan) her iki tarafın da hatalarını ve yaralarını görmesini, birbirlerini iyileştirecek şeyi bulmalarını umuyorum.

Kitabınızın yayınlanma aşamasındaki deneyimlerinizden söz edebilir misiniz?

Her şeyden önce gerçek bir hayat hikâyesini yazmak sağlam bir sinir sistemi gerektiriyor.  Yoğun ama öğretici bir süreçti. Umudumu tazeleyen ise, birilerine o karanlığın sonundaki ışığın varlığını gösterme arzusuydu.

 

 

Gizem Orman - Yazarın kitapları

Kapat