TASVİR-SİZ

Bize kendinizi tanıtır mısınız?

İzmirliyim ama İstanbul’da yaşıyorum. Simite gevrek, çekirdeğe çiğdem demeye ve “Kalbim Ege’de Kaldı” şarkısını her duyduğumda hüzünlenmeye devam ediyorum… Evliyim. Eşim Grafik Tasarım öğretmeni ve illüstrasyon sanatçısı; esin kaynağım, yol arkadaşım…

Adı kadar güzel bir oğlum var,  her şeyim Deniz…

Yükseköğretimimi Ankara Üniversitesi DTCF’de Felsefe ve Hacettepe Üniversitesi “Pedagoji” eğitimileriyle tamamladım. Ankara’nın hep griliğinden bahsedilir. Oysa ben çok severim, çok anı çok dost biriktirmişliğim var…

2000’li yılların başından itibaren özel öğretim kurumlarında öğretmenlikle başlayan ve yöneticilikle devam eden serüvenim, eğitim – öğretim süreçlerinin neredeyse tamamını ve her kademesini deneyimleme şansıyla devam etti. Sınavlara hazırlanan birçok öğrencinin ve ailenin kendilerini tanıma ve doğru kararlar verebilme becerilerini geliştirmelerine destek olmaya, mutluluk ve başarı yolunda deneyim ve bilgilerimi paylaşmaya çalıştım.

Şimdiki zamanlarda bir vakıf üniversitesinde çalışıyorum. Yine insanla işim; konuşuyorum, deneyimlerimi aktarıp genç arkadaşlarıma kariyer ve gelecek planlama konularında yol göstericilik yapıyorum.

Diğer yandan yazıp çizmeye, ilk günlerin heyecanıyla belki de en iyi yaptığım şeyi “okumaya” devam ediyorum. Hiçbir kitabın ya da metnin  mutluluk reçetesi dağıtmadığı, mutlak kesinlikte bir yaşantı ve gözyaşı olmayan bir aşk hikâyesi sunmadığını bile bile. Hatta tedirgin edici sorularla kafa karışıklığımı arttırıp hoşuma gitmeyen düşüncelerle zihin dinginliğimizi bozması pahasına.

Ancak şunu çok iyi biliyorum, hatta iddia ediyorum; her okuma yazma telaşı, gereksiz kibrimizden vazgeçerek göze alamadığımız yolculuklara çıkmamızı, bir umutla binlerce olasılıkla ertelenmiş düşlerimizin gerçekleşmesini ve “Ürkütücü tek başınalıkların” bedelinin ödenmesini sağlayabilir diye düşünüyorum. Çok mu fazla şey istiyorum, bilemiyorum.

Kitap yazma maceranız nasıl başladı?

Kitap yazma ya da daha doğru ifadeyle yazdıklarımı bir kitap dosyası haline getirme fikri/macerası için hiçbir zaman özel bir çaba içinde olmadım. Yazdıklarımın bir ürüne dönüşmesi, daha çok küçük yaşlarda başlayan ve günbegün artarak devam eden iyi bir okuyucu olmanın doğal bir sonucu olarak ortaya çıktı. Okuduğum kitaplardan çıkardığım özetler, satır aralarına aldığım notlar, bir süre sonra kendi dünyam ve iç sesimle zenginleştirdiğim yorumlar/betimlemeler okuma ile yazmanın birbirini tamamlayan ve anlamlı bir bütüne hizmet eden bir süreci oluşturdu. Cebimde ve zihnimde çok şey birikmeye başlamıştı.

Üstüne bir de merak ve hayretle cevabı aranan sorular girince yazmak artık kaçınılmaz bir zorunluluk olmaya başladı. İnsanları gözlemlemek, “sosyal varlık olan insan” ile iç dünyasıyla iç sesiyle bıkmadan hesaplaşmaya çalışan “yalnız ve tek” insan arasındaki derin uçurumlar yaşamlarımızın sanıldığının aksine bilinmezlikler dolu olduğunun bir göstergesiydi. Aslında bir tiyatro sahnesinde yüklendiğimiz rolleri oynuyor, sonrasında bildik replik palyaço ağlamaya başlıyordu, ancak herkes gözyaşlarını saklarken kahkahalar havada uçuşmaya devam ediyordu.

İşte bu noktada bildiğim ve çok inandığım bir sözüm geliyor hep aklıma:

“Yazmak, sözcüklerle ağlamaktır yeryüzüne.”

Kitabınızın yayınlanma aşamasındaki deneyimlerinizden söz edebilir misiniz?

Defterlerimde, masamda kimi kurşun kalemle kimi daktilo ile yazılmış şiirlerimin, yazılarımın gün yüzüne çıkacak olması beni tedirgin etmiyor desem yalan olur. Çalışma masamda istediğim gibi oyunlar oynadığım sözcükler; anlamı yitirse, imlası bozuk olsa dahi hesap vermediğim cümleler ve günün sonunda kitabım “El âlem ne der…” düşüncesiyle yetiştirilen bir kuşağın temsilcisi olarak yabancı masa ve zihinlerde nasıl anlamlar uyandıracak çok merak edilesi…

Bu koşturmaca içinde beni en çok rahatlatan Luna Yayınları’nın birbirimizi anlama temelinde iyi niyetli işbirliği. Her an yanımda olduklarını ve hiçbir sorumun cevapsız kalmayacağını bilmek önemli bir rahatlık sağlıyor… Kendilerine ne kadar teşekkür etsem az kalır.

Kitabınızda en etkileyici bulduğunuz şiiriniz hangisidir?

“En etkileyici bulduğunuz şiiriniz hangisi…” sorusu anlamlı, önemli ancak cevabı bir o kadar zor bir soru. Ben kalemimi elime aldığım zaman, okurken ve yazarken oyun oynamayı çok seviyorum. Satır aralarında küçük keşifler ve söz oyunları aramamın nedeni bu… Her anı gözümde canlandırarak çağımız insanının unuttuğu “hayal kurma yeteneğimi” canlı tutmaya çalışırken bazen bir söze bile tutunabilirim. O yüzdendir kitaptaki bir şiirimde “Senin bana söylemediğin bir sözünde kalırım…” diyerek söylenenden çok, çağrıştıran duygulara, başka diyarlara alıp götüren her şeye aldanırım.

Şakası bir yana; kitaba adını veren Tasvir-Siz, Yolda ve Eskiyen Bir Hüzünle (3 oldu di mi J) şiirlerim yazım deneyimi, madalyonun arkasında taşıdıkları anlamlar açısından benim için özel yeri olan şiirlerimdir.

 

Murat Acet - Yazarın kitapları

Kapat